https://www.ballicubuk.com.tr/blog/ulkemizdeki-ari-turleri
Ülkemizdeki Arı Türleri
EditorBlog
Ülkemizdeki (Türkiye) ve dünyadaki arı türleri nelerdir, nerelerde yaşarlar ve ömürleri ne kadardır, nelerle beslenirler, hangi türleri ölümcül ve zararlıdır?Ülkemizdeki Arı Türleri
Dünya üzerinde birçok türü bulunan arının ülkemizde Hymenoptera, Lepidoptera, Coleoptera ve Diptera takımlarında çeşitli familyalarda gruplanmış 123 türü yaygın olarak görülmektedir. Bu türlerin çoğu arı yetiştiriciliğinde kullanılmaktadır. Birkaç türü ise; başka ülkelerden göç ve nakil yoluyla ülkemizde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bal, propolis ve arı sütü gibi çok değerli besin gıdaları için yetiştirilen bal arıları ekolojik denge, insan ve hayvan sağlığı ve sürdürülebilir doğa bakımından çok önemli rol oynamaktadır.
Tüm arı türleri bitkilerde yeni bir organizmaya dönüşebilecek tohumların meydana gelmesi için ilk adım olan tozlaşma aşamasında neredeyse tüm sorumluluğu üstlenmiş canlılardır. Kısa ömürlerinin bir saniyesini bile boşa geçirmeyen arılar, çalışkanlıkları sayesinde tozlaşma sonucu meydana gelen ürünlerden elde edilen insan gıdasının önemli bir bölümünü oluşturdukları bilinmektedir. Arıların hepsi iğneye sahip değildir, bazı türlerinde ve erkeklerinde iğne bulunmaz. Bazı türleri ise; diğer türlerinin doğal düşmanıdır.
Carniloa Bal Arısı
Yığılca Arısı
Kıbrıs (Kılıç) Arısı
Anadolu Arısı
Suriye Bal Arısı
Doğu Bal Arısı
Bombus Arısı
Dev Asya Arısı
Siyah (Esmer) Arı
Kafkas Arısı
Eşek Arısı
İtalyan (Sarı) Arısı
Muğla (Ege) Arısı
Karpat Bal Arısı
Yalniz Arılar
Küçük Arı
Yaban Arısı
Avrupa Eşek Arısı
Cüce Bal Arısı
Belfast-Buckfast (Hibrid Irk) Arısı
Trakya Arısı
Duvarcı Arısı
Ekolojik denge ve bitki örtüsü zenginliği açısından çok kritik bir öneme sahip arıların yeryüzündeki türleri tam olarak keşfedilememiştir. Her geçen gün yeni bir türü keşfedilen arıların dünya üzerinde yaşayan ve en yaygın olan sınıfları aşağıda listelenmiştir.
Sphecidae
Crabronidae
Bembicini
Spheciformes
Sphecius Speciosus
Sphex Pensylvanicus
Colletidae
Bombus Genalis
Paracolletinae
Ceratina Turgida
Miscophus
Bembecinus
Choreutidae
Bombus
Glenostictia
Ammoplanina
Thyreus Denolii
Heterogynaidae
Stizoides
Nyssonini
Alyssontini
Philanthus Politus
Philanthus Gloriosus
Ammophila Eyrensis
Ammophila Asiatica
Ammophila Pruinosa
Ammophila Arabica
Plenoculus
Ammophila Hermosa
Ammophila Dolichodera
Ammophila Clypeola
Ammophila Kennedyi
Bothynostethini
Ammophila Cellularis
Chimila
Ammophila Gracilis
Editha
Ammophila Hevans
Ammophila Picipes
Angarosphecidae
Ammophila Mediata
Ammophila Macra
Clitemnestra
Ammophila Zanthoptera
Anacrabro
Ammophila Horni
Sarı (İtalyan) arı, dünyada ve ülkemizde en yaygın görülen türdür. Latince ismi Apis mellifera ligustica olan ve dünya genelinde altın arı olarak da bilinen bu türün, kökeninin İtalya'daki Sicilya adası olduğu bilinmektedir. Ilıman ve nemli bölgelerde yaşamayı seven sarı arı, ülkemizde de Akdeniz ve Ege iklimine hakim bölgelerde yaşamayı tercih ederler. Soğuk ve sert hava koşullarına sahip bölgelerde ise; dayanımlarının zayıf olduğu gözlemlenmiştir. Sakin ve uysal yapıya sahip olmalarından dolayı, halk arasında sokmayan arı olarak da bilinirler. İnce karına, sarımsı kıllara ve uzun dile sahiptirler. Dil uzunlukları 6-6.6 mm. uzunluğa erişebilirken, karın altlarında 3 ve 5 şeritli segmentlere sahip iki farklı türü bulunur. Üremeleri ilkbaharda havaların ısınmasıyla başlar ve sonbahara kadar devam eder. Kraliçe arının yumurtlama yeteneğinin yüksek olması nedeniyle, üremeleri de oldukça hızlı gelişir. Yaz aylarında artan nüfus patlaması nedeniyle, kış aylarında kolonide normalden fazla bal tüketimi olur. Kovanlarını çok temiz tutan sarı arılar, arı hastalıklarına karşı diğer türlerine göre daha dayanıklıdırlar. Yağmacı olarak bilinen bu özelliklerinin yuvalarını şaşırma eğilimlerinin yüksek olmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Kuvvetli yavru yetiştirme yeteneklerine rağmen oğul verimi azdır. Hızlı ve düzgün gömeç kabartan sarı arıların, güzel görünüşlü petek balı üretimi, polen toplama ve arı sütü üretme yeteneği diğer ırklara göre oldukça yüksektir.
Siyah (Esmer) arı türü, bilimsel adıyla Latince Apis Mellifera L. olarak bilinir. Kökenlerinin Orta Avrupa Alpleri ve Rusya'ya kadar dayandığı tahmin edilmektedir. Bu familya, çok değişik gruplardan oluşur ve ülkemizin birçok bölgesinde meyve üretim alanlarında ve fundalık bitki örtüsü bulunan alanlarda bu türe rastlamak mümkündür. Diğer arılar gibi tüm çiçekleri dolaştıkları bilinirken, daha çok taş çekirdekli ve yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarını ziyaret etmeyi tercih ederler. Yuvalarını da ağırlıklı olarak; ağaçlık alanlara yakın meyve bahçelerinde, odundan yapılmış barınaklar civarındaki bahçelerde ve gevşek dokulu ölü odunlarda yaparlar. Agresif ve hırçın özellikleriyle kendilerini veya yuvalarını tehlike altında hissettiklerinde saldırma ihtimalleri çok yüksektir. Dilleri bir çok türe oranla daha kısadır ve gövdeleri eşek arılarına benzer şekilde daha iri yapılıdır. Vücutlarında seyrek kahverengi veya siyah renkli kıllar bulunur. Karınlarının altındaki bazı segmentlerde ise; sarı haklalar bulunan türleri de vardır. Bal tüketme konusunda çok tutumlu olmalarından dolayı stokçu arılar olarak da bilinirler. Larva yuvalarında dahi bal depoladıkları için gelişimleri zayıftır. Ancak; sert hava koşullarına oldukça yüksek dayanım gösterirler. Siyah arı yavru hastalıklarına ve bal mumu güvelerine karşı hassasiyet göstermeleriyle bilinirler. Zaman zaman kovanı terk etme eğilimi gösterdikleri görülmüştür.
Carniola Bal Arısı, latince ismiyle (Apis mellifera carnica), yerel dilde ise; Karniyol Arısı olarak bilinir. Arı türleri arasında en uysal ve sakin ırk olmalarının yanında, yağmacılık ve talan etme eğilimleri çok düşüktür. Carniolan bal arısı balkan ülkeleri başta olmak üzere; Slovenya, Güney Avusturya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan'ın bazı bölgelerinde ve ülkemizde de yaygın olarak yetiştirilir. Yavru üretimleri oldukça yüksektir, fazla oğul verebilirler ve ilkbahardan itibaren hızlı gelişim gösterirler. Ana arı (kraliçe), uygun şartları yakaladığında günde 1500-2000 arası yumurta yumurtlayabilir. Verimli zamanlarında yeteri kadar polen bulunduğunda kolonideki arı sayısı 80.000 civarı olabilmektedir. Vücutlarında koyu renkli bir kitin tabakası bulunur. Renkleri siyah ve kahve tonlarında olup, segmentleri sarı seritli halkalarla doludur. Erkeklerdeki kıl renkleri griden kahverengi tonlara doğru değişiklik gösterir. Dilleri ve vücut yapıları ince uzun olup dilboyları 6-6.8 mm. uzunluğa sahip olabilir. Büyük bir aileye sahip olmalarına rağmen bal tüketimleri düşüktür ve bu sayede kış aylarını rahat geçirirler. Aynı zamanda karniola bal arısı, yavru hastalıklarına ve Varroa akarına karşı dirençlidir. Yuvalarına bağlı olmalarıyla bilinirler ve tert etme eğilimleri oldukça düşüktür. Bal üretimlerinin yüksek olması ve sert kış koşullarına yüksek dayanım göstermeleri sebebiyle son yıllarda en çok aranan arı konumuna gelmiştir.
Kafkas Bal Arısı, latince ismiyle (Apis mellifera caucasia) olarak bilinir. Kökeni Kafkasya olup, Çin, Mançurya, Moğolistan, Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya, ABD, soğuk iklime sahip diğer bazı ülkelerde ve ülkemizde de Ardahan ve Artvin illeri başta olmak üzere; Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgesi yaylalarında yetiştirilmektedir. Ovalık ve dağlık olmak üzere iki türü bulunur. Dağlık olan türü genellikle yüksek rakımlı alanları tercih eder ve renkleri gri tonlarına yakındır. Dilleri en uzun arı ırkı olan kafkas bal arılarının dil uzunlukları 7.2 mm'ye kadar çıkabilmektedir. Bu özellikleriyle çok iyi nektar toplarlar ve derin tüplü çiçeklerden daha çok faydalanırlar. Vücut yapıları ise; ülkemizde bulunan bir çok bal arısı türünden daha iridir. Dağlık kafkas bal arılarının tüm abdomen halkaları siyahtır. Uysal ve sakin yapılarıyla bilinirler ancak; yağmacılık ve kovanlarını şaşırma eğilimleri yüksektir. Koloninin gelişme sürecinde ana arı, bir günde 1100–1500 arası yumurta yumurtlayabilir. Kafkas arısı, nektar akımı başlar başlamaz yavru üretimini kesip nektar toplamaya başlar, kış için bal depolar ve oğul verme eğilimi zayıftır. Ayrıca; yavru verimleri yüksektir ve kuvvetli aileler meydana getirirler. Doğal habitatlarında bulunan ağır ve uzun kış şartlarında üstün kışlama yetenekleriyle dünyada en başarılı arı ırkıdır. Çok uysal olmalarına rağmen, dışardan gelen yağmacı arı veya diğer zararlılara karşı kovanlarını korumak adına mükemmel mücadele ederler ve alanlarını çok iyi korurlar.
Kıbrıs Bal Arısı, Anadolu Arısı'nın bir farklı ekotipi olup, Kılıç Arısı olarak da bilinen, Kıbrıs'ta ve ülkemizde Akdeniz bölgesinde yetiştirilen küçük arı türüdür. Marmara bölgesinde Trakya ve çevresinde de yetiştirilen kıbrıs bal arısı, solak arı olarak da bilinir. Karın bölgesinde sarı, kuyruk bölümüne kadar olan segmentlerde de siyah halkaları bulunur. Yüksek bal üretimi yapabilirler ve sert iklim şartlarına dayanıklıdırlar. Oğul verme eğilimleri de yüksektir. Diğer türlerine göre oldukça hırçın olan kıbrıs arısı, yuvasına yaklaşılmasından hiç hoşlanmaz.Tehlike tamamen ortadan kalkana kadar yuvası ya da çevresinde takipte kalır ve mücadele verir.
Dilini kıbrıs arısı soksun sözü de, bu arıların hırçın davranışlarından gelmektedir. Kıbrıs bal arısının bu özelliğinden dolayı kontrolü ve idaresi oldukça zordur ve arıcılığa yeni başlayanlar tarafından pek tercih edilmez. Sert iklim koşullarına ve arı hastalıklarına karşı da oldukça dayanıklı olan bu küçük arılar, kendi yuvalarını yağmacılara karşı korurlar ve kendileri de yağmalamazlar. Korumaya alınmış ve ıslah çalışmaları devam eden kıbrıs bal arısı, arıcılığı geliştirmek isteyenler için de oldukça ekonomiktir.
Anadolu Bal Arısı'nın, anavatanı Türkiye olup, ülkemize özgü ilk ve tek milli arı türüdür. Latince adıyla Apis mellifera anatoliaca olarak bilinir ve ülkenin orta kısımlarındaki yerli arı popülâsyonunu oluştururlar. Genellikle esmer tonda olan anadolu arısı; renk, verim, morfolojik, fizyolojik ve davranış özellikleri bakımından büyük varyasyon göstermiş olup, çeşitli bölgelere adapte olmuş birçok ekotipe sahiptir. En yaygın ekotipleri Muğla arısı ve Orta Anadolu arısıdır. Anadolu bal arısı türünün her ekotipi, endemik çevresel koşullara sahip yaşam alanında farklı özellikler ortaya koymaktadır. Genel olarak anadolu arısı, kirli sarı renkte ve küçük vücut yapısına sahiptir. İtalyan, Karniyol ve Kafkas arılarına oranla oldukça hırçın bir ırk olmasına rağmen, kıbrıs arısına oranla ıslah edilmiş, daha sakin ve uysal özelliği sahiptir. Ayrıca; kışlama yetenekleri de sonderece iyi olan bu canlıların, kış döneminde bal tüketimleri de oldukça düşük olup, uygun koşullarda hızlı gelişimleri de memnun edicidir. Besin durumuna bağlı olarak iyi larva besleme eğilimi bu canlıların önemli özelliklerindendir..Nektar toplama yetenekleri tatmin edici olup, yağmalama eğilimleri de düşük olan anadolu arılarının, yuva şaşırma eğilimleri de düşük seviyededir. Bal, arı sütü ve propolis üretimi, diğer türlere göre daha yüksek seviyededir. Amerikan yavru çürüklüğü, nosema, avrupa yavru çürüklüğü ve varroa gibi hastalıklara karşı dirençlidir.
Yığılca Bal Arısı, Batı Karadeniz Bölgesi'nde bulunan Düzce ilinin Yığılca ilçesinde yetiştiriliği yapılan arı ekotipidir. Yığılca ekotipi üzerine yapılan çalışmalarda; arı popülasyonunun Türkiye'de bulunan mevcut arı ırklarından morfolojik olarak farklı bir yapıda olduğu gözlemlenmiştir.Anadolu ekotipine göre daha iri olan yığılca arılarının kanat genişlikleri daha geniş olup, renkleri de daha koyudur. Kovanlarına girildiğinde bile oldukça uysal ve sakin olan bu canlılar, gelecekte de yapılabilecek olası ıslah ve seleksiyon çalışmalarına müsait yapıdadır. Bu iyi huyları ile Yığılca ve çevresinde de "sokmayan arı" olarak da ün salmışlardır. Polen temizleme ve damızlık yetiştirme aşamasında oldukça verimli sonuçlar veren ve uzun dili sayesinde nektar toplama yeteneğini en iyi şekilde kullanabilen yığılca bal arısının, bal verimliliği de oldukça yüksek seviyededir.
Kışlama yeteneği de oldukça yüksek olan yığılca ekotipi, sert kış aylarının yaşandığı bölgelerde arıcılığın gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır.Damızlık olarak yetiştirilen arılar, İtalya, Slovenya, Avusturya başta olmak üzere; arıcılığın yaygın olarak görüldüğü ülkelerde büyük talep görmektedir.Yurt içinde ise; Batman, Ağrı ve Iğdır gibi illerde de, Yığılca ekotipi ile bal üreticiliği yapılmaya başlanmıştır.
Eşek Arısı, ülkemizde yaygın görülen yaban arısı türlerinden biridir. Anavatanı Avrupa olan ve latince Vespa adıyla bilinen eşek arısı, yerel dilde Avrupa Eşek Arısı, Asya Dev Eşek Arısı, Katil Eşek Arısı veya Sarıca olarak da bilinmektedir. Genellikle vücutları sarı ve portakal renge sahip olan sarıcaların; siyah gövdeye sahip olan türleri de bulunmaktadır. Oldukça iri vücuda sahip olurlar ve boyları 3-4 cm'yi bulabilir.Bazı ülkelerde ise; boyu 6 cm. civarında olan türleri de yaşamaktadır. Yuvalarını ağaç kovukları, duvar oyukları ve nadir olarak da toprak üstüne yaparlar.
Eşek arıları bal üretmezler ancak; bazı türleri bal yemeyi severler. Bitki özü ve böcekle de beslenen bu etcil canlılar, bal arılarının kovanlarına saldırırlar ve öldürdükleri arıları da, kovandaki larvaları ve balı da bitirene kadar yerler. Hem ısırmaları hem de sokmaları insanda şiddetli ağrılara, alerjik reaksiyonlara nadiren de ölüme sebep olabilir ve iğneleri üzerlerinde kaldığı sürece sokma işlemini defalarca yapabilirler. Ayrıca; insanlara ve evcil hayvanlara da saldırma potansiyeline sahiptirler ve bu sebeple zararlı olarak kabul edililrler.Ancak; tarım alanlarında ekinlere zarar veren zararlı böceklerle kendilerini ve yavrularını besleyerek ekosisteme ve üreticilere azımsanmayacak ölçüde faydaları da vardır.
Yaban Arısı, Vespidae ailesine ait etcil böcek türüdür. Ülkemizde yaygın olarak; Vespula Vulgaris ve Vespula germanica türleri bulunmaktadır. Ülkemizde bulunan yaban arıların boyları 12-17 mm. arasında değişirken, iri yaban arıları 40 mm. erkekleri 44 mm. ana arının boyuysa 48 mm'ye ulaşabilir. Baş kısımları kirli kahverengi, göğüs koyu kızıl kahve, ağız parçaları da sarı renkte olur. Abdomen kızıl kahve renkli, son 3 segment ise; kirli sarı renkte olur. Yuva yapmak için genelde garaj, çatı ve duvar çatlakları gibi kapalı alanları tercih etseler de, ağaç dallarına ve çalılıklara da yuva yaptıkları görülmüştür. Yuvayı kraliçe (ana arı) tek başına yapar ve koloniyi bu yuvada toplar. Bilimsel olarak eşek arılarını da familyası içine alan yaban arıları bal üretmezler. Bitki özleri ve böceklerle beslenirler ve kışı ılık, ilkbahar ayları kurak geçen yıllarda çok fazla üreyerek bal arılarına zarar verirler. Sarıca cinsi yaban arılarının erkeklerinde iğne bulunmaz ve sadece çiftleşme görevi görürler. İşçilerse; ilkbahar sonlarında ortaya çıkarlar ve yuva yapımını ana arıdan devralırlar. Kraliçe yumurta bırakmaya devam eder. Şartlar elverdiğinde iyi bir koloni, 25.000 kadar yaban arısı içerebilir. Yaban arılarının bazı türleri ezber bozan şekilde tek başlarına yaşarlar. Genellikle tarım alanları yakınlarına yaptıkları yuvalarına kurdukları tuzaklara takılan böceklerle beslenirler. Ekinlere ve ağaçlara zarar veren zararlıların sayılarını azalttıkları için eko sistemde yararlı böcekler olarak kabul edilirler.
Muğla Arısı, Anadolu arı ırkının bir ekotipidir. Sert iklim koşullarına dayanamadığı bilinen bu tür, genellikle Ege ve Akdeniz iklimine hakim ılıman bölgelerde tercih edilir. Nektar toplama dönemlerinde oldukça sakin olan Muğla arısı, diğer zamanlarda hırçın ve agresif olabilmektedir. Bal verimi yüksek arı türlerinden olup, oğul verme eğilimi yüksektir.
Suriye Bal Arısı, Kıbrıs arısına benzer özellikler taşımaktadır. İdaresi zor bir arı türü olduğu için, yeterli arıcılık tecrübesi olmayan üretici adaylarınca pek tercih edilmezler.
Belfast-Buckfast Arısı, hibrid arı türüdür. Birçok farklı ırkların genetik ve yapısal özelliklerinin yapay döllenme ile birleştiri sonucu ortaya çıkmıştır.
Cüce Bal Arısı, latince adıyla Apis Florea, yerel dilde Kırmızı Cüce Bal Arısı olarak da bilinmektedir. Kökeni Asya ve Afrika olarak bilinen bu arı türünün geniş dağılıma sahip kardeş türleri; Tayland, İran, Umman, Hindistan, Myanmar ve Çin, Kamboçya, Vietnam ve ülkemizde de bulunmaktadır.
Karpat Arısı, Rusya'ya özgü arı türüdür. Bilimsel adı Apis mellifera karpatica'dır. Islah çalışmaları Ukrayna'da yapılmış bu türün dil uzunluğu 7 mm'ye kadar ulaşabilmektedir. Ağırlıklı olarak siyah renktedirler ve gelişimleri de oldukça hızlıdır.
Bu makalenin sitemizde yayınlanmasına izin veren Akdeniz Hijyen'e teşekkürlerimizi borç biliriz.